LutfenBekleyin
Gerçekten de sağlık, dünya ni’metlerinin başında gelir. Sağlık olmadan hiçbir şey yapılamaz. Dünya ve âhiret saâdeti buna bağlıdır. Sağlığı elinde olan kişi, dünyanın en mesut, en mutlu insanıdır. Dünyanın diğer mutlulukları, bundan sonra gelir. Mal, mülk, para, makam v.s. her şey sağlıkla değer kazanır. Eğer sağlık olmazsa, bunların hiç birisinin kıymeti kalmaz. Kanunî Sultan Süleyman;
“Halk içinde muteber bir nesne yok, devlet gibi” diyen bir şâire karşı,
“Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi” cevabını vermiştir.
Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, tıp bilgisini çeşitli şekillerde medh buyurdu. Meselâ, (İlim ikidir: Beden bilgisi, din bilgisi) buyurdu. Yâni ilimler içinde en lüzumlusu, ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni koruyan sağlık bilgisidir. Her şeyden önce, ruhun ve bedenin zindeliğine çalışmak lâzım geldiğini emir buyurdu. İslâmiyet, beden bilgisini, din bilgisinden önce öğrenmeyi emrediyor. Çünkü, bütün iyilikler, bedenin sağlam olmasıyla yapılabilir. Süvariye hayvan lâzım olduğu gibi, insana da beden lâzımdır. Sağlık sayesindedir ki, kendimize, aile efradımıza, yurdumuza, milletimize, bütün insanlığa ve yaratıcımız ve sahibimiz olan Rabbimize karşı olan vazifelerimizi en iyi şekilde ve gönül rahatlığıyla yerine getirebiliriz. Sağlığımız yerinde olmayacak olursa, hemen hiç birini rahatlıkla yapamayız.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Sağlık içinde rahatça yaşamak, Allahın kullarına iki büyük ihsânıdır.)
(Bir insanın başkasından kötülük görmeksizin, aile efradını sağlıklı görür ve yiyeceği de yanında bulunarak sabaha erişirse, onun gönlünde, bir genişlik, bir sevinç belirir.)
(Allahtan af ve sağlık dileyiniz, insana Allahın varlık ve birliğini anlamak üzere verilen bilgiden sonra, sağlıktan büyük ve iyi bir nesne verilmemiştir.)
(Sıhhatli beden, mesut ömür, ilâhî birer ni’mettir.)
Sağlıklı olmak ne kadar büyük ni’met ve bahtiyarlıktır. Fakat çokları bunun kıymetini bilmez, çoğu zaman korumak için lüzumlu tedbirleri almaz. Bunların kıymetini, büyüklüğünü felçliler, tutulduğu amansız hastalıktan dolayı döşekte yatanlar, şeker hastaları, kalbinden, midesinden, ciğerinden rahatsız ve muzdarip olanlar daha iyi anlarlar.
Etrafımızda ve hastanelerde sık sık karşılaştığımız ağrı, acı ve çeşitli ızdıraplar içinde kıvranan hastalardan ibret almalı ve sıhhatimizin kıymetini bilmeliyiz!
Bugün, bütün üniversitelerde okutuluyor ki, doktorluk iki kısımdır: Biri hijyen, sıhhati korumak, ikincisi terapötik, hastaları iyi etmektir.
Bunlardan birincisi önce gelmektedir. İnsanları hastalıklardan korumak, sağlam kalmayı sağlamak, tıbbın birinci vazifesidir. Hasta insan, iyi edilse de, çok kere arızalı, çürük kalır. İşte İslâmiyet, tababetin birinci vazifesini, hijyeni garanti etmiştir. Kur’ân-ı kerîm, tıbbın iki kısmını da teşvik buyurmuştur.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(İyiliklerin başı az yemek. Kötülüklerin başı çok yemektir.)
(İnsan kalbi, tarladaki ekin gibi, yemek de yağmur gibidir. Fazla su, ekini çürüttüğü gibi, fazla gıda da kalbi öldürür.)
(Çok yiyeni, çok içeni Allahü teâlâ sevmez.)
(Her derdin başı, çok yemek, her hastalığın ilâcı çok yemekten korunmak, perhiz etmektir.)
(Az ye, hasta olma!)
Tıbbın ifâde ettiği bir gerçektir ki, hastalıkların büyük bir kısmı temizliğe dikkat edilmemesinden ileri gelmektedir. Dış temizlik, yiyeceklerimizin, içeceklerimizin, giyeceklerimizin, teneffüs ettiğimiz havanın, vücûdumuzun, oturup kalktığımız, gezip dolaştığımız, çalıştığımız, uyuduğumuz, yemek yediğimiz yerlerin temizliği, sağlığımızın korunmasında ve devamında büyük önem taşır.
Tâbi’înden gençler, Eshâb-ı kirâma sordu ki, (Allahü teâlâ sizi çok seviyor. Kur’ân-ı kerîm’de sizi övüyor. Bunun sebebi nedir? Bize söyleyin de, biz de sizin gibi olalım, bizi de çok sevsin) dediklerinde, (Evet, bizi Allahü teâlâ çok seviyor. Çünkü biz, temizliğe çok dikkat ediyoruz) diye cevap verdiler.
Bir müslüman her şeyden önce bedenen ve ruhen temizdir.
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruldu ki:
(Temiz olanları severim.) (Bekara: 222)
(Allah’ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değil, lâkin sizi temizletmek ve üzerinize ni’metini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz.) (Mâide: 6)
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Din, temizlik esasları üzerine kurulmuştur.)
(Namazın anahtarı temizliktir.)
(Temizlik, îmânın yarısıdır.)
Bundan dolayıdır ki, müslüman her hâliyle ve her şeyi ile temizdir. Giydiği, yediği, içtiği, çevresi, evi, işyeri, mahallesi, sokağı, caddesi, şehri, yurdu temizdir.
Kanunî Sultan Süleyman zamanında İstanbul’a gelen bir Alman rahibi, 1560 yılında yazdığı bir eserde: (Buradaki temizliğe hayran oldum. Burada herkes günde beş defa yıkanır. Bütün dükkânlar tertemizdir. Sokaklarda pislik yoktur. Satıcıların elbise
leri üzerinde ufak bir leke bile bulunmaz. Ayrıca ismine “hamam” dedikleri ve içinde sıcak su bulunan binalar vardır ki, buraya gelenler, bütün vücûtlarını yıkarlar. Hâlbuki bizde insanlar pistir, yıkanmasını bilemezler) demektedir. Avrupa’da yıkanmak ancak, asırlardan sonra öğrenilmiştir.
Müslümanlar, câmilere, evlere ayakkabı ile girmez. Halılar, döşemeler, tozsuz temiz olur. Her müslümanın evinde hamamı vardır. Kendileri, çamaşırları, yemekleri hep temiz olur. Onun için, mikrop ve hastalık bulunmaz. Fransızların dünyaya övündükleri Versay sarayında bir hamam yoktu.
Temizlik, her türlü sağlığın garantisidir. Temizliğin olmadığı yerlerde, önce bedenî, sonra da bunu takiben ruhî hastalıklar, dert ve felâketler baş gösterir. Tifo, kolera, verem, sıtma, veba, cüzzam, tifüs başta olmak üzere bütün hastalıkların kaynağı, pisliktir. Nerede temizlik yoksa, orada hastalık vardır. Hıristiyanlığın en revaçta olduğu orta çağda büyük tıp âlimleri, yalnız müslümanlardı ve garplılar Endülüs’e tıp tahsil etmeye gelirlerdi. Çiçek hastalığına karşı aşıyı bulanlar, müslüman Türkler’dir. Türkler’den bunu öğrenen Jenner, ancak 1796’da bu aşıyı Avrupa’ya götürdü ve haksız olarak “Çiçek aşısını bulan bilgin” ünvânını aldı. Hâlbuki tam bir zulmet diyarı olan o zamanki Avrupa’da insanlar hastalıktan kırılıyordu. Fransa Kralı Onbeşinci Louis 1774’de çiçekten öldü. Avrupa uzun zaman veba ve kolera salgınlarına uğradı. Birinci Napolyon 1798’de Akkâ kalesini muhasara ettiği zaman ordusunda veba zuhur etmiş ve hastalığa karşı çaresiz kalınınca, düşmanı olan Müslüman Türkler’den yardım dilenmek zorunda kalmıştı. O zamanki bir Fransız eserinde şöyle yazılmaktadır:
(Türkler, ricamızı kabul ederek hekimlerini yolladılar. Bunlar tertemiz giyinmiş, nûr yüzlü kimselerdi. Evvelâ dua ettiler ve sonra ellerini bol su ve sabun ile uzun uzadıya yıkadılar. Hastalarda zuhur eden hıyarcıkları neşterle yardılar, içindeki sıvıyı akıttılar ve yaraları tertemiz yıkadılar. Sonra hastaları ayrı ayrı yerlere koydular ve sağlamların mümkün olduğu kadar onlara yanaşmamasını tenbih ettiler. Hastaların elbiselerini yaktılar ve onlara yeni elbiseler giydirdiler. En nihayet tekrar ellerini yıkadılar ve hastaların bulunduğu yerlerde öd ağacı yakıp tekrar dua ederek ve bizden hiçbir ücret veya hediye kabul etmeden yanımızdan ayrıldılar.)
Ağzımızın temizliği, genel beden temizliğimiz içerisinde, ayrı ve önemli bir yer işgal etmektedir. Çünkü, ağız bedenin kapısıdır. Yenilen bir şey oradan geçmektedir. Ağızdaki dişlerin de önemi büyüktür. Bu konuda dikkat edilecek husus, dişlerimizi temiz tutmak, aşırı sıcak ve aşırı soğuk yemeklerden, sert yiyeceklerden korumaktır. Çünkü bunlar dişleri zedeler, çizer ve diş minesinin çatlamasına sebebiyet verebilir. Sonunda da diş çürümeleri ortaya çıkar. Çizilen, zedelenen, çatlayan yerlere çeşitli mikroplar yerleşmekte ve hemen çoğalmaya başlıyarak tahribata girişmektedir. Çürük bir diş, sadece ağrılara sebebiyet vermekle kalmaz, daha birçok rahatsızlık ve hastalıklara sebep olmaktadır. Bunun içindir ki, diş temizliği ve bakımı çok önemlidir.
Bugünkü tıbbın bildirdiğine göre, ağız sağlığında, dişlerin temizlenmesinde misvâkın ehemmiyeti büyüktür. Diş macunları ağızdaki faydalı ve zararlı mikropları öldürmektedir. Fakat misvâk, sadece zararlı mikropları öldürüyor. Bu bakımdan devamlı misvâk kullanan kimselerin dişlerinde çürüme olmaz. Hattâ dişlerinde çürüme olanların çürümeleri ilerlemez. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Eğer ümmetime ağır geleceğinden korkmasaydım, her namazda onlara misvâk kullanmağı emrederdim.)
(Niçin sararmış dişleriniz ile huzuruma giriyorsunuz? Misvâk kullanınız!)
(Misvâka devam edin, zira misvâk hem ağız temizliği, hem de Allah’ın razı olacağı şeydir.)
Beden temizliği yanında ruh temizliğinin önemi büyüktür. Müslüman, muhakkak iyi ahlâklı ve faziletli olmalıdır, İslâm Dîni, baştan başa ahlâk ve fazilettir. İslâm Dîninin, dostlara ve düşmanlara karşı yapılmasını emrettiği iyilik, adalet, cömertlik, akılları şaşırtacak derecede yüksektir. Peygamberimiz buyurdu ki:
(İyi huyları tamamlamak, iyi ahlâkı dünyaya yaymak için gönderildim.) (Îmânı yüksek olanınız, ahlâkı güzel olanınızdır.)
Îmân bile, ahlâk ile ölçülmektedir. Bir müslümanın ruhunun temizliği esastır.
İslâmiyetin gösterdiği yolda giden, maddî ve manevî kusurda bulunmayan kimsenin hayatı hastalıkla geçmez. Fakat, Peygamberlerden başka herkes, nefsine uyabilir. Günâh işleyebilir. Dîne uygun yaşamakta gevşek davranarak, hasta olan kimse, ilâç almalı, perhiz etmeli ve fakirlere sadaka nezretmeli (adamalı) ve sık sık sadaka vermelidir.
Görüş ve önerileriniz bizim için değerlidir! Amacımız size her zaman daha iyi hizmet verebilmektir.
Bizimle paylaşmak istediğiniz görüş, öneri ya da şikayetiniz varsa ilgili "İletişim Formu"nu doldurarak bize iletebilirsiniz. Bildiriminizi en kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir ve e-posta yolu ile iletişime geçebilirsiniz.