LutfenBekleyin
O hâtun, bu mertebeyi görüp, rûhunu vermek istedikde, etrafına bakıp (Cenâb-ı Hak, benim ile dostluk edenleri, mağfiret edip rahmet etsin, rûhumu sonra teslim edeyim) dedikde, melekler dahi, ricâsını Cenâb-ı Hakka arz ederler. Bunun üzerine, hitâb-ı izzet gelip;
(İzzetim hakkı için, kulumun cümle duâsını müstecâb kıldım) buyurulur. Melekler dahi, muştuluk eyleyip duâsının kabul olduğunun müjdesini verirler.
Sonra, melek-ül-mevt, yüzyirmi rahmet melekleriyle gelir. Yüzlerinin nûru Arşa çıkmış, başları tâçlı ve arkalarında, nûrdan hulleler ve ayaklarında altın nalınlar ve yeşil kanatları bulunur. Ellerinde, Cennet yemişleri, kokuları misk gibi gelip, izzet ve ikrâm ile selâm verirler ve (Hallâk-ı âlem, sana selâm eyler ve Cennet verip, habîbi Muhammed aleyhisselâma komşu eyler ve hazret-i Âişeye musâhib eyler) derler.
Bu îmânlı kadın, bu kelâmları işitip ve gözünün perdesi açılıp, ehl-i îmân hâtunlarını görür ve günâhkâr olup, azâb olunanları görür ve (Onların günâhlarını bağışla Rabbim!) diye, niyâzda bulunur. Cenâb-ı izzetden, (Yâ câriyem! Cümle murâdını hâsıl eyledim, ver emanetini, Habîbimin hâtunu ve kızı sana muntazırdırlar) hitâbı gelir. Bu hitâbı işitince, hemen canı titrer ve ayakları gerilip terler döker.
Can vermek üzere iken, iki melek gelir. Ellerinde ateşden bir çomak, sağ yanında biri, sol yanında biri durur. Tam bu sırada şeytân aleyhil-la’ne, “Gerçi bundan bize fayda yok amma, hele bir görelim” deyip eline bir cevâhir çanak içinde buzlu su ile koşup gelir, suyu gösterir. O melekler, o habîsi görünce, ellerindeki çomaklarla vurarak, elindeki çanağı kırıp, kendisini kovalarlar. O müslüman hâtun bunu görüp güler. Sonra, o hûrî kızları, ona cevâhir kâse ile kevser içeceği verirler. O müslüman hâtun bunu lezzet ile içer. Cennet içeceğinin lezzetinden canı sıçrayıp kadehe yapışır ve melek-ül-mevt canını o kadehden alır.
Melekler çağrışıp, (İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râci’ûn) derler. Ve canını alıp gökleri seyretdirip, Cennete götürürler ve oradaki makâmını gösterip derhâl yine, meyyitin başı ucuna getirirler.
Ne zaman ki, esvâbını çıkarırlar ve saçını çözerler, rûhu hemen cesedinin başı ucuna gelip, der ki: (Ey yıkayıcı ! Âheste âheste tut! Zîrâ, Azrâîl pençesinden can yarası yemişdir. Ve tenim gâyet zahmet çekmişdir ve sarsılmışdır.)
Teneşire geldikde yine, (Suyu çok sıcak etme! Tenim pek zayıftır. Tez beni elinizden halâs eyleyin ki, rahat olayım) der. Yıkayıp kefene sarılınca, bir miktar durur, yine seslenip der ki: (Bu cihânı son görüşümdür. Hısım ve akrabalarımı göreyim ve onlar da beni görsünler ve ibret alsınlar. Onlar da yakında benim gibi öleceklerinden, ardımdan feryat etmesinler. Beni unutmayıp, Kur’ân-ı kerîm okuyarak, dâimâ ansınlar. Benim mîrâsım için, aralarında çekişmesinler. Tâ ki, kabirde azâb görmiyeyim. Cumâlarda ve bayramlarda da beni hatırlasınlar.)
Sonra, musallâ üzerine konuldukda, yine o hâtunun canı, (Rahat kalın, ey benim oğlum ve kızım, anam ve babam! Bunun gibi firâk günü yoktur. Hasretlik, görüşmemiz kıyâmete kaldı. Elvedâ olsun sizlere, ey ardımca gözyaşı dökenler!) der.
Namazı kılınıp, omuza alındıkda, yine seslenip diye ki, (Beni yavaş yavaş götürün! Eğer kasdınız sevâb ise, bana zahmet vermeyin! Sizden Allahü teâlâya hoşnutluk götüreyim!)
Kabir kenarına konuldukda, yine seslenip der ki: (Görün benim hâlimi de, ibret alın! Şimdi beni, karanlık yere koyup gidersiniz. Ben amelimle kalırım. Bu demleri görüp, vefasız, yalancı dünyanın mekrine aldanmayınız!)
Kabrine koydukları zaman, can, başının ucuna gelir. Zinhâr, bir meyyiti, telkînsiz bırakmayalar.
Allahü teâlânın emriyle mevta, kabirde uykudan uyanır gibi uyanır ve görür ki, karanlık bir yerdedir. Kendisi yakınlarına seslenir ve “Bana mum getirin” der. Asla ses ve seda gelmez. Hemen kendim kalkayım derken elleri toprağa dokunur ve başı tabuta değer. Bunun üzerine, “Ah!.. ben ölmüşüm” diye telâşlandıkta, kabir yarılıp iki sual meleği gelir. Bunların ağızlarından yalın ateşler ve burunlarından siyah dumanlar çıkmaktadır. Bu hâlde, ona yakın gelip der ki:
- Rabbin kimdir?
- Dînin hangi dindir?
- Peygamberin kimdir?
Bunlara ve diğer sorulara doğru cevap verince, o melekler ona müjde verirler. Hemen o anda kabrin sağ tarafından bir pencere açılır ve iki ay yüzlü kişi çıkıp yanına gelirler. Bu îmânlı kimse bakıp, sevinir. “Sen kimsin?” diye onlara sorar. O da: “Ben, senin dünyada, sabrından ve şükründen yaratıldım. Kıyâmete kadar sana arkadaş olurum” diye cevap verir.
Görüş ve önerileriniz bizim için değerlidir! Amacımız size her zaman daha iyi hizmet verebilmektir.
Bizimle paylaşmak istediğiniz görüş, öneri ya da şikayetiniz varsa ilgili "İletişim Formu"nu doldurarak bize iletebilirsiniz. Bildiriminizi en kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir ve e-posta yolu ile iletişime geçebilirsiniz.