LutfenBekleyin
Bir gün Peygamber efendimizin huzuruna gelip sordu:
- Yâ Resûlallah, bana, Cennete götürecek bir iş öğret!
Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki:
- Önce bir erkekle evlenmen lâzımdır. Bununla dininin yarısını emniyete alırsın!
- Yâ Resûlallah! Benim dengim kim olur? Beni Habeş hükümdarı Melik Necâşi istedi, ben onu istemedim. Ubeydullah yüz deve ve başka şeyler verdi. Onu da kabul etmedim. Bugün âhirette kurtuluşun evlenmekte olduğunu buyuruyorsunuz. Yâ Resûlallah, siz kimi beğenirseniz, razıyım.
Resûlullah efendimiz, eshâbından kimin ismini verirse, diğerinin ümitsiz olacağını anladı ve buyurdu ki:
- Yarın sabah mescide en önce kim gelirse, bu kadın onundur!
Herkes buna razı oldu. Allahü teâlâ onlara öyle bir uyku verdi ki, hiçbiri sabah erken uyanamadı. Resûlullah önce kimin geleceğini bekliyordu. Aniden Süheyb göründü. Kimsesiz, fakir siyaha yakın renkli, görünüşü güzel olmayan bir kimseydi. Uzun boylu, zayıf ince yapılıydı. Hîfa ise, son derece güzel ve zengin bir kadındı. Resûlullah efendimiz namazdan sonra, Hîfâ Hâtun’u çağırdı ve durumu bildirdi. Hîfa, Allahü teâlânın takdirine razı oldu. Resûlullah efendimiz, bir hutbe okudu ve şöyle buyurdu:
- Ey Süheyb, kalk, bu hanımın için bir şey al!
- Yâ Resûlallah! Dünyalık olarak bir dirhem gümüşüm yok!
Hîfa hanım emretti, onbin dirhem gümüşlük bir kese getirdiler, Süheyb’e verdiler. Ona:
- Git gerekli olanları al, dedi. Resûlullah efendimiz de buyurdu ki:
- Ey Süheyb, hanımının elini tut, evine götür!
- Yâ Resûlallah! Benim evim mescittir, hangi eve götüreyim! Bunun üzerine Hîfa hanım şöyle cevap verdi:
- Filan yerdeki hazır konağı sana bağışladım. Kalk, beni oraya götür.
Resûlullah efendimiz ona, dua etti. Eshâb-ı kirâm bu hareketi çok övdüler ve hamd ettiler. Kalktılar, konağa gittiler. Yemeği bitirdiklerinde yatma vakti olunca, Hîfâ Hâtun dedi ki:
- Ey Süheyb, bil ki, ben sana ni’metim, sen bana mihnetsin (sıkıntısın)! Sen bu ni’mete şükür, ben bu mihnete sabır için, gel, bu geceyi ibâdet ve taatle geçirelim. Sen şükür ediciler, ben de sabrediciler sevabına kavuşalım. Çünkü Resûlullah efendimiz, (Cennette yüksek bir çardak vardır. Bunda yalnız şükür edenler ve sabredenler bulunur) buyurdu.
O gece, ikisi de ibâdet ile meşgul oldular. Süheyb sabah mescide geldi. Cebrâîl aleyhisselâm, geceki hâllerini Resûlullaha bildirdi. Cennet ve buradaki ni’metlerinin en üstünü olan Allahü teâlâyı görmek ile onlara müjde verdi. Resûlullah efendimiz de buyurdu ki:
- Ey Süheyb, geceki hâlini sen mi anlatırsın, ben mi söyliyeyim!
- Yâ Resûlallah, siz söyleyiniz!
Sevgili Peygamberimiz de durumlarını, ne yaptıklarını bildirdi ve sonra şu müjdeyi verdi:
- Siz Cennetliksiniz ve orada Allahü teâlâyı göreceksiniz.
Süheyb, sevincinden ve Cennette Cenâb-ı Hakkı görmek müjdesine kavuşmak şevkinden, başını secdeye koydu ve şöyle dua etti:
“Yâ Rabbî, eğer beni mağfiret etmişsen, günâhlara bulaşmadan ruhumu al! Ölmek istiyorum.”
Allahü teâlâ, onun ruhunu secdede iken aldı. Herkes buna ağladı. Resûlullah efendimiz de buyurdu ki:
“Daha şaşılacak bir şey var. Hîfâ Hâtun da şu anda ruhunu Hakka teslim etti.”
İkisinin de namazını kıldılar. Her ikisini yanyana defnettiler. Başları ucuna iki tahta koydular. Bir tahtaya, “Bu Allahü teâlânın ni’metine şükür edenin kabridir.” Diğerine de, “Bu, Allahü teâlânın mihnetine sabredenin kabridir” diye yazdılar.
Görüş ve önerileriniz bizim için değerlidir! Amacımız size her zaman daha iyi hizmet verebilmektir.
Bizimle paylaşmak istediğiniz görüş, öneri ya da şikayetiniz varsa ilgili "İletişim Formu"nu doldurarak bize iletebilirsiniz. Bildiriminizi en kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir ve e-posta yolu ile iletişime geçebilirsiniz.